Eğer sebzeler kafiyeler olsaydı, bu tabak bir şiir olurdu. Kem küm... Ehem ehem. İnsan kendi yaptığı şeyler üzerine hiç böyle konuşur mu? İnsan yapar, başkaları konuşur. Ama söz konusu basit bir 'tabbouleh' yapmak ise ortada övünülecek pek de bir şey olmadığına göre sebzeler üzerine methiyeler düzmekte bir sakınca görmüyorum. Peki ama sebzelerden de şiir olur mu?
Bana kalırsa basit şeylerdir hayatta insanın ruhuna dokunan. Birkaç güzel şey üst üste gelir ansızın, sebepsiz. Tatlı bir esinti, Eylül ayının ılık güneşi, sakin bir durgunluk, iyi bir müzik, etrafınızda hoş insanlar ya da dopdolu bir sessizlik, bembeyaz keten kumaştan temiz bir masa örtüsü ve önünüzde kıvamında pişmiş birkaç sebzeyle hazırlanmış ılık bir salata. Çatalınızı ağzınıza götürüp getirirken birden bir kapı açılıverir. Şanslı hissedersiniz kendinizi. Beş duyunuzun önünde öyle güzel dizilmiştir ki tüm bu olgular, ruhunuza dokunur. "Oh be! Dünya varmış" dersiniz. Gerçekten şanslısınızdır. Bu anı kutlayın. Kahkahalar atın, sevdiklerinize sarılın, iliklerinizde hissedin bunu. Eşsizdir o kare. Şiirseldir. Bilirsiniz, tüm gülümsemeler samimidir o an. O basit şeylerin nasıl böyle mükemmel durduğuna şaşarsınız. Kutsanmış hissedersiniz. Tadını çıkarın.
'Tabbouleh' salatasının temel malzemelerinden biri olan bulgur, Farsça Burgul kelimesinden Türkçe'ye geçmiş. Yarı haşlanmış buğdayların öğütülüp tekrar güneşte kurutulmasıyla elde ediliyor. Aslında genellikle durum buğdayından elde edilmesine ve pişme süresine bakılırsa bir nevi makarnanın ilkel hali denilebilir. Binlerce yıldır Doğu Akdeniz halkları tarafından kullanılıyor. Babiller, Hititlerden Mısır ve Romalılara kadar bulgur kullanıldığına dair kayıtlar var. Günümüzde en çok kullanıldığı alan yine Akdeniz'in doğusu.
'Az baharatlı' anlamındaki Arapça sözcükten türemiş 'tabbouleh', bulgurun doğduğu Levant topraklara özgü ferahlatıcı bir salata. Türkiye'de biz onu olması gerektiğinden daha bulgurlu yapıp adına da her nedense Kısır diyoruz. Kıbrıslılar ise 'Tambouli' diyor. Orijini Lübnan kabul edilen bu salata ana vatanında aslında daha bol yeşillikle ve az bulgurla yapılıyor.
Ev hanımlarının kısırı 80'ler ve 90'lardaki kadar çok yapmadığının farkındayım. Salça, bol bulgur ve az yeşillikle hazırlanıp bol dedikodu ile ağırlaşan o eski kısırları anımsamaya da hiç niyetim yok açıkçası. Ancak limon suyu yerine iyi bir nar ekşisiyle hazırlanmış, bol yeşilliği sayesinde harbi bir salata gibi duran ve tarifteki gibi fırınlanmış sebzelerle hazırlanıp doyurucu bir salataya dönüşen bir tabak, benim için daha farklı bir anlam taşıyor.
Güneşin yavaştan kendini geri çektiği ve sonbahar rüzgarlarının kendini hissettirdiği bu ayda ılık bir sebzeli 'tabbouleh'nin doyurucu bir tabak olarak tatminkar bir alternatif olduğunu düşünüyorum. Kimbilir belki de doğru bir zamanlamayla bir kapıyı aralarsınız. Birkaç güzellik çakışır ve kendinizi iyi hissedersiniz. Hayatta basit şeylerin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anımsarsınız. İyi hissedersiniz kendinizi belki de.